Artık yasa değişti. Tecavüzcüler ırzlarına geçtikleri kızlarla evlenseler de cezadan kurtulamıyorlar. Fakat yakın zamana kadar kurbanı ile evlenen tecavüzcü cezadan kurtuluyordu.
Bunun şimdi fotoğrafla ne ilgisi var diyeceksiniz. Yazının ilerleyen satırlarında bir çoğumuzun tecavüzcülerimizin peşine düşmediğini ve hatta tecavüzcülerimizle evlenerek onları cezadan kurtardığımızı göreceksiniz.
Sanat eseri üretenlerimizin ve ağırlıklı olarak bilgi işlem sektörünün yoğun mücadele ve çabası ile FSEK’te (5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu) 2001 yılında değişikler yapılmış fikir ve sanat eserlerinin telif hakları koruması güçlendirilmişti. Mart ayında onaylanan yasa ile FSEK’in kapsamı daha da genişletildi ve 12.3.2004 tarih ve 25400 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Mali ve /veya manevi haklarınıza tecavüzü halinde, tecavüzcü iki yıldan dört yıla kadar hapis veya elli milyar liradan yüz elli milyar liraya kadar ağır para cezasına veya zararın ağırlığı dikkate alınarak her iki cezaya birden çarptırılabiliyor.
FSEK’i kaçımız okuduk, ne kadar biliyor ve sahip çıkıyoruz?
Çeşitli yayınlarda her gün yüzlerce fotoğraf kullanılıyor. Bir gün bir gazeteyi yada dergiyi açıp “aaa bu benim fotoğrafım” dediğiniz oldu mu? Benim oldu. Kartpostal tezgahlarında satıldığını da gördüm. O zamanlar öğrencilik yıllarıydı peşine düşemedim.
Peki fotoğrafınızı gördüğünüzde ne yapıyorsunuz? Söylenmekle mi kalıyor peşine mi düşüyorsunuz?
Peşine düşenimiz o kadar az ki. Bu işten ekmek yiyen profesyonel fotoğrafçılarımız arasında bile peşine düşmeyen var. Hukuk savaşı hepimizi yıldırıyor.
Peki peşine düşenimiz ne yapıyor? Yapılan, büyük çoğunlukla iyi niyetle arayıp ücretini istemek oluyor. Fotoğrafı izinsiz kaçak kullanan işlediği suçun ve cezai yaptırımlarının farkında ise hemen kabul ediyor ücretini ödemeyi. Hem suçunun farkında ama hem de bu işi alışkanlık haline getirmiş olanlar ise birde pazarlık edip işi en az zararla kurtarmaya bakıyor.
Geçen hafta bir olay yaşadık. Eserlerini ajansımızda satışa sunan bir fotoğrafçımız aradı. Büyük gazetelerimizden birinde bir fotoğrafını gördüğünü söyledi ve “Fotoğrafım mı satıldı?” diye sordu. Biz ve kendisi satış yapmamıştı. Hemen gazeteyi arayıp yetkili kişi ile görüştük. Alttan alan bir tavır vardı ama “Fotoğrafçının adını bile yazdık, hem de böyle büyük bir gazetede yayındı”, “fotoğrafçının sitesinde fotoğrafların satılık olduğu yazmıyordu” gibi dayanaksız savunmalar duyduk. Sonuçta ücretini ödemeyi kabul ettiler.
Bu tür olaylarda pazarlıkla biraz inerek de olsa bir şeyler alabilirsek içimiz rahatlıyor. Bir zafer edası kaplıyor içimizi ve diyoruz ki “Yanlarına kalmadı. Hakkımı korudum”. Yaşadığımız bu son deneyimden sonra düşünüyorum da bu tecavüzcümüzle evlenmek değil de nedir?
Bu davranışımız ayrıca kaçak kullanım alışkanlığının yerleşmesine katkıda bulunuyor ve “Yakalanırsam öderim” felsefesi yerleşiyor. Nasıl olsa kimse ücreti almak yerine ceza davası da açmıyor. İçleri rahat. Kendilerini risk altında hissetmiyorlar.
Fotoğrafın ücretine razı olarak tecavüzcümüzü cezadan kurtarmış olmuyor muyuz? Ücretini ödemesi ceza değil ki. Onu zaten vermesi gerekiyor. Onu hukuk ve ceza davalarından kurtarıyoruz. Tıpkı kaçak kullanılan bilgisayar programlarında olduğu gibi işin ucunda dört yıla varan hapis ve yüz elli milyara liraya kadar ağır para cezası var. Bu cezaları bilenlere rastlarsanız ses çıkarmadan ve fazla direnmeden ücreti ödüyorlar.
Diyelim bir fotoğrafınız bir firmanın reklamında kullanıldı. Fotoğrafı kullanan şirket, reklam çalışmasını yapan reklam ajansı ve matbaa işin suç ortakları. Suç birlikte işleniyor. Şirketlerin yöneticileri ve yapılan çalışmada katkısı olanlar sorumlu. Ama Türkiye’de henüz bir fotoğraf için bu kapsamda açılmış ve sonuçlanmış bir dava bildiğim kadarı ile yok. Bir ya da bir kaç örnek oluşursa cesaret edenler ciddi ölçüde azalacaktır.
Bilgi işlem sektörüne bakarsanız BSA gibi bir organizasyonun yaptığı çalışmalar sonucunda Türkiye’de de yasal kullanım oranında ciddi artışlar sağlandığını göreceksiniz. BSA’nın çalışma tarzına bakarsanız amaç ceza vermekten çok, sık sık kaçak kullanımın riskini hatırlatarak yasal kullanıma teşvik etmek ve lisanslı kullanım oranını arttırmaktır.
Fotoğraf federasyonumuz, PTFD, görsel stok ajanslarımız ve benzeri kurumlar bir araya gelerek yada tek tek, her fırsatta görsel kullanıcısı olan kurumlara lisanssız/izinsiz görsel kullanmanın riskini hatırlatmalı bu yönde çaba harcamalıdır.
Tecavüzcülerimizin peşine düşmediğimiz sürece ve tecavüzcülerimizle evlenip onları cezadan kurtardığımız sürece tecavüz eden çok olacaktır.
İhsan Gerçelman
10 Mayıs 2004